29 Aralık 2013 Pazar

LİDER, insanlara ne yapması gerektiğini GÖSTERİR...

PATRON, insanlara ne yapması gerektiğini SÖYLER.
LİDER, insanlara ne yapması gerektiğini GÖSTERİR.

14 Mayıs 2013 Salı

Kurtuluşun Yok; Düşeceksin!

Bundan yaklaşık 2-3 sene önce, umutsuzluğumun tavan yaptığı bir anda, o anki yoğun duygularımla kendime nasihat yazarcasına bu şiiri yazmıştım. Ne kadar amatörce de olsa, bana çok şey anlattığı için sizinle de paylaşmak istedim, umarım hoşunuza gider. :)
Kurtuluşun yok; Düşeceksin!
Ve her kalktığında daha da güçleneceksin..
Her düşüşün sana öğretmen olacak.
Kalk Hadi! Güzel yarınlar doğacak, göreceksin!..
Kurtuluşun yok; Aldanacaksın!
Ve seni doğrulara götürecek her aldanışın.
Her aldanışta bir nasihat olacak.
Sev Hadi! Sevmelerin daha coşkulu olacak, göreceksin!..
Kurtuluşun yok; Ağlayacaksın!
Ve mutluluğun habercisi olacak her damla gözyaşın..
Her ağlayışın Arşı delen duan olacak.
Gül Hadi! Gülmelerin daha anlamlı olacak, göreceksin!..
Kurtuluşun yok; Kaybedeceksin!
Ve her başarısızlıkta bir seçenek daha eleyeceksin..
Her kaybedişin sana rehber olacak.
Koş Hadi! Bu yolda kaybetmek yok, göreceksin!..
Ocak 2011

10 Nisan 2013 Çarşamba

Yeniden Merhaba!

Uzun bir aradan sonra web sitem üzerinden "Merhaba!" diyor olmak, benim için büyük mutluluk. Web sitemi uzun zaman güncellememiş olmamın birçok sebebi var tabi ama ben bahanelere sığınmayacağım ve tembellik ettiğimi kabul edeceğim. Şimdi geçmişten ders çıkararak, daha istikrarlı işler ve projeler çıkarmayı hedefliyorum. Şimdilik size sadece web sitemin yeni işleyişinden bahsedeceğim.
Web sitem bundan yaklaşık 2 sene önce sadece internet konuları üzerine kurgulanmıştı fakat daha sonra yöneldiğim Network Marketing sektörü ve eğitimcilik konularından dolayı, internet konuları biraz geri planda kalmış oldu, açmış olduğum NetworkMarketingOkulu.Com'da ve diğer platformlarda makale yazarken, sadece internet konularına kurgulanmış web siteme vakit ayıramamaya başladım, daha doğrusu odağımı çok dağıttığımdan verimli olamadım. Dolayısıyla bu yeni konsepti tasarlarken, ilgilendiğim tüm alanları içinde -birbirine çok karıştırmadan ve tamamen de ayırmadan- barındırabilecek ve isteyenin istediği alanı kolaylıkla takip edebileceği bir web sitesi kurguladım.
Web sitemi dört ana kategoriye ve bu ana kategorilere ait alt kategorilere ayırdım. Web sitem de genel olarak bir girişimcinin ilgilendiği veya ilgilenmesi gereken konular olan internet, iş dünyası ve kişisel gelişim konularını hedef alacağım, tabii ki farkındalık oluşturan video ve yazıları da yayınlamayı düşünüyorum, ayrıca kendimden ve neler yaptığımdan da bahsedeceğim.
Web sitem üzerinde yaklaşık 1,5 aydır filan çalışıyorum, 4 Nisan'da yayına verdim, test yaparak, hataları ve eksikleri yayındayken gidermeye çalıştım. Siz dostlardan da gelecek her türlü öneri ve bildiriye açığım. Umuyorum ki, bundan sonra çok daha sık görüşeceğiz. :)
Web sitemin ara yüz tasarımını yapan can dostum, güzel insan İlhan Aytekin'e bin teşekkür ederim, emeği çoktur. Onun gibi bir dostum olduğu için çok şanslıyım.

10 Mart 2013 Pazar

Girişimcilik Kaç Para İster?

Son zamanlarda çevremdeki dostlarımla etmiş olduğum birkaç sohbetten aldığım ilhamla sizlere girişimciliğin sermaye tarafıyla ilgili bir yazı yazmaya karar verdim. Bu gibi konuşmalar hep olur zaten fakat son zamanlarda şunu fark ettim; içten içe ben de ‘onlar haklı galiba’ der gibi oldum. Bunun sebebinin son birkaç girişimimin olumlu sonuçlanmamış olmasından kaynaklandığını fark ettim. Anladım ki, insan bir şeyi başaramayınca veya bir şeyi başarmak için gerekli girişimi yapma cesaretini göstermeyince kendine haklı nedenler bulmak istiyor ve bunu bulmak hiçte zor olmuyor. O yüzden bu konuda önce kendime, sonra da sizlere bir şeyler katabilme umuduyla yazmaya karar verdim.
İnsanların çok az bir kısmı geçim sıkıntısı çekmeden ferah içerisinde yaşar. Ve yine çok az insan içerisinde yaşama azmini ve sevincini barındırır. Belediye otobüslerine her bindiğimde yığınla hayattan bezmiş, umutsuz bakışlar görüyorum. Hepsinin bulunduğu durum için bir bahanesi mutlaka vardır. Çok az insan kendindeki eksikliği fark eder veya kabul eder. Çünkü bu zordur ve kendinle savaşmayı gerektirir. Ve en zoru kendinle savaşmaktır, daha da zoru kendini yenmektir. Dış etkenleri suçlamak, onları bulunduğu durum için bir neden olarak göstermek çok kolaydır ve aslında daha da kötüsü hiçbir şey yapmamak için iyi bir dayanaktır.
girisimcilik ve paraÜlkemizde ilginç bir şey gözlemliyorum; İnsanlar, inanılmaz fikirlere sahipler ve çok zekice fikirler üretebiliyorlar. Kiminle sohbet etsem kendi işini kurmayı istiyor, çok güzel fikirlere sahip insanlarla da tanışıyorum. İşin kötü tarafı sohbetin sonu genelde ‘ama iyi miktarda sermaye’ lazım gibi bir sonuca bağlanıyor. Gerçekten doğru olabilir, gerçekten o iş fikri çok sermaye gerektirebilir. Fakat benim yanlış bulduğum mesele şu ki, biz bunu sermayesiz olmayacağını veya sermaye bulamayacağımızı düşünerek beynin bu konudaki çalışmasını tamamen durduruyoruz. Çözüm aramalıyız, her zaman ‘olmaz’ ile biten cümleler yerine ‘nasıl’ ile başlayan sorular sormalıyız. O zaman beyin ’yol bul’maya, bulamazsa ‘yol aç’maya odaklanacaktır. Şimdi bilinen girişimcilik yollarından bahsetmek istiyorum.
Melek yatırımcılık diye bir kavram var, bu kavram dünyada çok yaygın ve Türkiye’de de son zamanlar yaygınlaşmaya başladı. Bu olayın mantığı şöyle ki, bir iş fikri sahibi(girişimci) var, bir de sermaye sahibi(yatırımcı); bu iki güç birleşip iş fikri hayata geçiriliyor ve burada bir ortaklık oluşuyor. Yatırımı yapan, aktif bir oluşuma yatırım yaptığı için, girişimci ise iş fikrini hayata geçirdiği için mutlu oluyor. Tabi ki her girişim olumlu sonuçlanmıyor fakat akıllı bir yatırımcı için zekice tasarlanan bir iş fikri diğer yatırım kollarına göre her zaman daha karlı olduğu için tercih ediliyor. Yatırımcılar genelde sermayenin yanında kendi potansiyel ve deneyimlerini de projeye dâhil ederek büyük katkılarda bulunabiliyor. Bu konuda internette ilgili aramaları yaparak daha detaylı bilgilere ulaşabilirsiniz.
Son yıllarda KOSGEB’de girişimciler için birçok aktivite ve destekte bulunmaya başladı, destek verdiği alanlar ve miktarlar kısıtlı olsa da değerlendirebilecek bir yol olduğunu düşünüyorum.
Şimdi gelelim asıl değinmek istediğim ve benim de uzmanlık alanım olan İnternet Girişimciliğine. İnternet, genç girişimciler için bulunmaz bir nimet ve gerçekten değerlendirilmesi gereken bir alan. İnternet sektöründe insanlara değer katan projeleri incelediğimizde neredeyse yarısından fazlasının çok cüzi sermayelerle başlatıldığını görüyoruz. İnternet sektörünün şu andaki liderlerinden olan Google, Facebook ve Youtube gibi projelere baktığımızda, basit fikirlerin küçük girişimlerinden meydana geldiğini görüyoruz. Bu bize ilham vermeli. Tabi ki internette yer edinmiş her proje küçük sermayelerin ürünü değil fakat internet diğer sektörlere nazaran çok daha az sermaye gerektiren bir alan ve sırf bu yüzden teknolojiyi takip eden yatırımcılarında gözdesi. Açıkçası bu alanda birçok girişimde başarısızlıkla sonuçlanabiliyor, bunun birçok nedeni olabilir. Fakat adı üstünde girişimden bahsediyoruz. Her girişim başarıyla sonuçlanmayabilir. Fakat inanıyorum ki vazgeçmeyen her girişimci mutlak başarıya ulaşacaktır. Kısıtlı sermaye ile başlanan internet girişimleri çok sabır ve zaman gerektirebiliyor. Bazen de çok değişik ve ilgi çekici olduğundan hızlı da yaygınlaşabiliyor. Uzun lafın kısası, eğer girişimci ruhu taşıyor iseniz, sermayeniz olsa da olmasa da bu alanı iyi değerlendirmeye bakın. Bu sektörü öğrenmek ve araştırmak isteyin, internette bol miktarda rehber kaynak bulacağınıza garanti veriyorum. Yeter ki isteyin..
Ve son olarak küçük sermayelerin ve büyük çabaların sonucunda inanılmaz yerlere ulaşabileceğiniz Network Marketing iş modelini de incelemenizi tavsiye ederim. Bu iş modelini kötüye kullanan birçok insan ve şirket olduğundan önyargılara maruzda kalsa, siz tarafsız bir gözle inceleyin ve neler yapabileceğinizi görün istiyorum.
Sonuç olarak ‘girişim’ para isteyebilir veya istemeyebilir ama şunu iyi bilmek gerekir ki ‘girişimcilik’ para istemez;inanç ister, cesaret ister, ter ister ter..

Artık Hiçbir Şey Kolay Olmayacak!

Hayallerinin peşinden koşmaya mı karar verdin? Memuriyet zihniyetini yıkma adına bir girişimde mi bulundun? Yoksa bir Network Marketing işine ‘Merhaba!’ mı dedin? Ya da başka bir girişim, hiç fark etmez. Hayatında ne gibi bir girişimde bulunursan bulun, eğer bunun sonucunda ödül varsa, ödülün nispetinde de zorluk vardır. Güzel olan hiçbir şeye kolay ulaşamazsın.
kolay olmayacakGenç girişimcilerin en büyük sorunu zorluklara karşı verdikleri negatif tepkilerdir. Hem başarılı olmak istiyoruz, hem de kolay olsun istiyoruz. Maalesef öyle bir şey yok. Hedeflerimiz ne kadar büyük ve kutsal ise, yolumuz o kadar zorlu olacak. Büyük hedeflerimiz mi var? O hedeflere ulaşmak için acı çekeğiz. Çok büyük hedeflerimiz mi var? Çok acı çekeceğiz. İnsanlığa faydalı hedeflerimiz mi var? Çok acı çekecek ve gözyaşı dökeceğiz. O büyük hedeflere ulaşmamızın, o güzel hayallerimize kavuşmamızın bir bedeli olmayacak mı sanıyorsunuz? Kesinlikle olacak. Ve sadece bedelini ödeyenler hayallerinin gerçekleştiğini görecek.
Hayallerinin peşinden gitme cesaretini gösteriyorsan, gittiğin yoldaki zorluklara dayanma azmini de göstermelisin. Bir girişimde bulunduğunda, ailen ve dostların senin yanında olmak yerine karşında olabilir, hatta yanında tek kişi bile olmayabilir. Eğer doğru bir yolda isen bu yolu tek yürüme cesaretini göstermelisin. Ve yola çıkmadan birçok engelin çıkabileceğini en başında kabullenmelisin. Birçok işin son anda çıkan bir aksilikten dolayı olmayabilir. Birçok insan yanında olmaya söz verdiği halde yanında olmayabilir. O zaman bunları anormal bir şeymiş gibi karşılamamak, hazırlıklı olmak gerekiyor. Başarı yolunda birçok başarısızlıkla da karşılaşacağız muhtemelen. Ve başarısızlıklar başarının habercisidir çoğu zaman; eğer vazgeçmezsek! Başarılı insanlara sorun, size bir başarının yanında onlarca başarısızlık anlatacaklardır. Başarısızlıklar ve engeller çok iyi öğretmenlerdir, insan yaşadıklarını iyi okumalı.
Sözün özü şöyle ki; başarı yoluna çıktığın andan itibaren hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Artık hayatın daha anlamlı ve daha zorlu olacak. Alnından ter akıtırken; gerektiği gibi yaşamanın ferahlatıcı hissiyle dolacaksın. Haydi, şimdi korkuları korkutma zamanı!

Size de mi Memuriyet Aşısı Yaptılar?

Bu yazımın başlığı bir soru oldu; ”Size de mi Memuriyet Aşısı Yaptılar?” Eğer nadir bulunan bir ailenin ferdi değilseniz bu soruya cevabınız mutlaka “Evet” olacaktır. Ya da yaşadıklarının farkında olmayan birisiyseniz bu yazıyı okuduktan sonra “Gerçekten öyleymiş.” diyeceksiniz.
Bize memuriyeti aşılamaya çok küçük yaşlarda başladılar. “…(doktor, avukat vs.) olacak benim oğlum/kızım.” gibi sözlerle başladı ilk aşılarımız. Sonra toplumun sesi yankılandı kulaklarımızda, “Memur ol hayatını kurtar”, “Güvenceli bir iş bul”, “Emekli oldun mu senden iyisi yok” vb. sözlerle aşılar vuruldu, bu aşılara ‘girişimcilikten koruma aşıları’ da diyebiliriz. Tabi ki bunları söyleyen sevenlerimiz, hele ki anne ve babalarımız asla kötü niyetli değil, sıkıntısız bir hayat sürmemizi istiyorlar. Lakin iyi niyetli olsalar da yaptıkları yanlış, bize hayal kurma fırsatı vermeden kendi hayallerini aşılıyorlar ve bir zaman sonra, farkında olmadan başkalarının hayallerini kendi hayallerimizmiş gibi benimsemiş buluyoruz. Belki bir gün farkına varıp “Bu hayaller benim değil ki” diyeceğiz fakat kısır bir yaşam döngüsünün içinden çıkmak ve hayallerimizin asıl sahiplerini karşımıza alma cesaretini göstermek zor olacak. Bize kızacaklar o insanlar, çok şey söyleyecekler fakat söylenenlerin tercümesi “Sen bizim hayallerimizden nasıl vazgeçersin?” olacak.
memuriyet aşısıAslında bu anlattıklarımdan daha kötüsü de var. Bu başkalarının hayallerini sahiplenerek üniversite yollarında, sınav sıralarında ömrünü geçiren insanların çoğu bir zaman sonra doktorluk, avukatlık vs. hayallerinden de vazgeçiyor, nereye PUANı yeterse orada okuyor/çalışıyor. Buda kötünün de kötüsü bir durum. Hayatının büyük bir bölümünü kapsayacak olan mesleğini, işini, senin ‘belirli bir zaman diliminde belirlenen puan’ın belirliyor. Bu sizce de çok acı bir durum değil mi?
Siz hiç çocuğuna küçük yaştan itibaren ticareti, girişimciliği aşılayan bir aile gördünüz mü? “Girişimci olacak, kendi hayatını refaha ulaştırdığı gibi başkalarının hayallerini de refaha ulaştıracak benim oğlum.” düşüncesine sahip bir anne veya babayla karşılaştınız mı? Yeni nesilde bunları göreceğimizi umut ediyorum fakat bizim ve bizden önceki neslin anne babalarında bunu görmek çok zor, mutlaka vardır fakat sayıları çok azdır.
Yahudiler çocuklarına küçük yaştan başlayarak ticareti aşılarlar ve öğretirler. Bugün dünyada azınlık olan Yahudiler, ticaretin hâkimiyetini almış durumdalar. Büyük ticari oluşumların yarısından fazlasının arkasında Yahudiler mutlaka vardır. Burada değinmek istediğim din, ırk ayrımı değil tabi ki. Şuna dikkat çekmek istiyorum; Ticareti benimseyen ve benimsemeyen iki toplumun nüfusları ve hâkimiyetleri arasındaki fark.
Hep toplumumuzun kötü taraflarından konuştuk fakat son yıllarda girişimcilik ve ticaret bakımından güzel oluşumlar da mevcut, bunları göz ardı etmemek gerekir. Ve ben inanıyorum ki bu oluşumlar çok daha güzel noktalara varacaktır.
Bu yazıyı okuyan insanın şu sonuca varmasını istemem; “Evet, bende okulu filan bırakmalıyım ve ticarete atılmalıyım, girişimci olmalıyım.” Kesinlikle çıkarılması gereken sonuç bu değil, benim savunduğum insanların kendi hayallerini yaşaması gerektiğidir. Kendi hayallerinizi yaşayın ve unutmayın bu toplumun her çeşit insana ve mesleğe ihtiyacı var. Fakat şunu da unutmayın hayallerinizi yaşamanın bir bedeli mutlaka olacaktır, bu bedeli ödemeye hazır olanlar, cesaretli olanlar hayallerinin peşinden gidebilirler. Hayallerinize sahip çıkmanız dileğiyle..

Tutunamayanlar'a Tutunamadım

Kitap dünyasına ilgili olan herkesin bildiği, diğerlerinin de Olric'li sözlerden dolayı kıyısından köşesinden tanıdığı Oğuz Atay'ın eseri Tutunamayanlar'ı dün itibariyle bitirdim. Çok büyük merak ve beklentiler ile başladığım bu kitabı bitirmekte zorlanmak benim için şaşırtıcı oldu. Tabi ki Oğuz Atay gibi edebiyat ustasını eleştirmek haddime değil fakat bir okuyucu olarak hayal kırıklığımı ve düşüncelerimi dile getirmek, yazmak istedim..
tutunamayanlarÖncelikle bu kitabı okumama sebep olan duyduğum Olric'li sözler olduğunu söylesem yalan olmaz. Hatta bu kitabı okuyan yeni nesilden birçok insan orada burada gördüğü Olric karakteri ile ilişkilendirilen güzel ve edebi sözlerden dolayı bu kitabı okumuştur diye tahmin ediyorum. Fakat Olric kitabın çok büyük bir kısmında yok ve orada burada gördüğünüz sözlerin neredeyse hiç biri kitabın içerisinde yok, o sözler kitaptaki Olric karakterinden esinlenerek yazılmış. Tabi o sözlerin olmaması veya Olric'in fazla almaması kitabı kötü yapmaz ama Olric için okumayı düşünenler, bence pek düşünmesinler.
Bu kitabın edebi yönüne hiç laf yok, hatta bu yönden bence de bir baş yapıt, fakat ben bir romanda, -hele ki büyükce bir romanda- edebiyattan çok anlatılan hikayede akıcılık ararım ve ben bu romanda akıcılık denen şeyi hiç göremedim. Kitabın yarısına gelene kadar asıl olaylar sonradan başlar diyerek, yarısından sonra başladığın işi bitir diyerek okuyabildim. Yani kısacası bu kitabı roman niyetine okumanızı tavsiye etmiyorum fakat bir edebiyat örneği olarak okumanız tavsiye edilebilir. Ayrıca her romanın bana kazandırdığı empati gelişimi açısından değerlendirince de katkılı olabilecek bir kitap.
Hoşuma giden bir kaç Olric'li söz;
- Daha kaç kez ıskalayacağız hayatı Olric?
+ Oklarımız bitene kadar efendimiz..
- Bu yol nereye çıkar Olric?
+ Hiçbir yere efendimiz..
- Hiçbir yer neresidir Olric?
+ Doğru yerdir efendimiz..
- Gidelim mi?
+ Vardık efendimiz..
- Sevelim mi Olric?
+ Sevmek nedir efendim?
- Sevmek vazgeçmektir Olric.
+ Vazgeçtiyseniz sevelim efendimiz..